Saçları kapatmak adeta bir trend olarak podyumdaydı. Peki ne oldu da kapandı saçlar?
Moda dünyasında son birkaç yıldır göze çarpan hareketler var. Sokaklar artık modaya daha çok hakim adeta. Moda platformları sokağa yön verirken yeni medyanın da büyük katkısıyla artık kitlelere dikte edilen moda akımları biraz gerilerde kaldı.
Teknoloji sosyolojimizi de şekillendiriyor diyebiliriz. Takip eden ve komut alan bireyler yerini biraz daha kendi yolunu çizen kişilere bırakıyor. Teknoloji 2.0 deneyimi tüketici bir nesli de beraberinde getirirken sokakla ve yaşamla iç içe moda dünyası da bunda fazlasıyla etkilendi. Artık hedef kitlesinin yaşam kodlarını an ve an takip eden bir moda endüstrisi var.
Bu sezon da başta Gucci 2018 kış koleksiyonun podyumunda başörtülü modeller dikkat çekti. Dini semboller türbanlarla sınırlı değildi Hindistan’da Sihlerin türbanları da podyumdaydı. Gucci başörtülü looklar sunma tercihinde ise yanız değildi. Max Mara’nın sunduğu başörtülü looklar, Danielle Cathari’nin geliştirdiği Adidas boneler ve Marc Jacobs ‘un Afrika savanlarından esen gösterişli eşarpları gözlerden kaçmadı.
Peki bu görüntüler moda dünyasının yeni bakir hedef kitleleleri gözüne kestirmesi olarak mı okunmalı yoksa birçok anlamda ve özellikle medyada görünümü az temsil edilen kesimlerin görünürlüğüne imkan sağlaması açısından mı? Buna iki çeşit tepki üretildi. Bir grup insan bunu başörtüsü görünümlü stilin veya bonelerin kullanımını bir çeşit tüketime inançları alet etme ya da araçsallaştırma olarak görürken bir grup insan da başta başörtülü bloggerlar, kendi inançlarının yaşam biçiminin geniş kitlelere sunularak kabul görmesi olarak yorumladı.
Bu sorunun cevabı oldukça karışık gibi görünüyor. Ama podyum buz dağının görünen kısmı diyebiliriz. Zira özellikle artık batıda kadınlar modaya eskisi kadar yatırım yapmıyorlar. Bu konuda önemli bir doyuma ulaşılmış durum. Amerika’da durum ise tamamen stil dışı modadan bağımsız ilerliyor gibi. Genişleyen bedenler bambaşka moda kodları da dayatıyor keza. Diğer taraftan Müslüman kadın nüfusu her geçen yıl özellikle de batıda artıyor. Yeni nesil genç Müslümanlar ise hayatla, şehirle, teknolojiyle çok daha entegre yaşıyor.
Örneğin Londralı vloggerların başında Dina Tokia geliyor ve şimdiden kendisi Youtube’un reklam yüzlerinden biri olarak Londra caddelerini geziyor. Dünyanın her köşesinden gelen göçmen Müslümanların yeni nesil gençleri artık kendilerini yaşadıkları ülkelerin bir parçası görüyor. Yükselen islamafobiayaya daha görünür olarak cevap veriyorlar adeta. Kendi değerlerini kimliklerini cesurca temsil etmekten çekinmiyorlar. Moda endüstrisi de bu giderek yükselen sosyojik refleksi tam zamanında podyuma yansıtıyor.
Dahası giderek artan kadın Müslüman nüfus aynı zamanda da elde edilmesi gereken hedef kitleleri temsil ediyorlar. Modacılar da bu yükselen kadın kitlesinin gönlüne giden yolu podyumdan çiziyor. Türkiye’de henüz hala pek rastlamıyoruz o da ayrı bir ironi.
Kezban Karagöz
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.